Sarmal

Sırtında saplanmış bir bıçak ve diyordu Sezar: Sen de mi Brütüs??

Arzu Başarıcı-Yazılar
Arzu Başarıcı-Yazılar-Sarmal

İşte bu dünyada en kısa haliyle en derin konuya geçiş başlıyordu. Bildiğiniz derin dipsiz kuyu. Böyle kötülük olur mu ya, demiş olabilirsiniz içinizden. Çünkü hemen anladınız, Sezar’ın kime neyi kastederek o cümleyi kurduğunu. Kendi celladını doğurup besleyip, öldürmez beni nasılsa, diyerek, arkanızı ona dönüp yürüyerek gitmek, cesaret ister.

Komşu kıyılarımız yok, hayatımız bir tane tek kullanımlık. Diyemeyiz ki gidip; nerde, o tarafta neler oluyor, bakıp göreyim, yaşayayım.. Sırtımızda dost denen o bıçak ve onun kanlı gözü, kalbimizde ihanet, yürütürüz kendi gerçekliğimize. Ve, tabi kötü son. Olur da o kötü son çok erken gelmez de, gecikirse.. İşte o an yaşam sahnesinde bilinmez sayıda perde aralanır, yonca şeklinde çevre yollarına benzer sarmallar içinde yürür insan. Bazen aynı yöne tekrar tekrar dönerek, başlangıca vararak. Haliyle bu çıkmazda bin bıçak gözü kan revan, yıkık viran.. Düşe kalka. Kan kaybından asla ölmeden, ama sürünerek kimi zaman. Hatta mitolojik bir kahramanın defalarca sırtında bir taş, zirveye ulaşmaya çabalaması kadar büyük dertleri olur. Milyonlarca çakıl taşı dolu yaşam yükü, tabiatına uygun döngüye geçerken; kadın suretleri, erkek öyküleri, çocuk gülüşleri, hepsi çakıl taşlarının arasına şeker pembesi ışıltılar saçar…

Brütüs nerede, derseniz, o zaten yürüdüğünüz yolun ta kendisi. Sezar mı ne oldu?? İşte hayatın kendi sarmalı, tıpkı bir kedinin kördüğüm ettiği ninenizin yün yumağı kadar karıştı.. Sezar siz oldunuz.

Dedim ya az evvel konuyu hemen anladınız. İşte konu sizsiniz.

Arzu Başarıcı

Gülümser’e ithafen..

Yüksek duvarlar ardına tellere betona hapsedildi bazılarınız. Soğuk ve açlığın sınırlarında yürütüldünüz. Kapalı kapılar ardında acınızı çektiniz. Bir gün vicdansız inançsız Tanrı’dan yoksun eller sizlere kıydı. Minnacık zehirli ilaçlarla kıvrandınız. Oysa sandınız, doyurmak sevmek oynamak için uzanıyor o eller.. Kalbimizi söktü o hain düşünceli vicdansızlık. Siz inledikçe, dişlerinizin arasından hırıltılı salyalar aktıkça, bin kere öldük.. Bunları gördüğümüzde herşey olup bitmişti. Siz yoktunuz. Çırpınışınız bitirdi bizi, ağladık günlerce. Kabus gibi gecelerimiz oldu. Ama siz yoktunuz.. Bir gün olur da, bir cennet bahçesine gidersem, kabul olursam o diyara, Tanrı’dan dileğim; yaşarken acı ve kötülükle öldürülen tüm masum hayvanlar olsun etrafımda. Onlarla cennette acıyı sarayım.. “Tanrı size bunları yaşatanları derin ateşli kuyularda tutuyor, hepinizi çok seviyorum”, korkmayın artık, diyebileyim.

 Arzu Başarıcı